Sunuş (Ekim Sayısı)

 

Temmuz sayımızdan sonra, bir süredir yaşamakta olduğumuz küresel salgının yarattığı olumsuzluklara ek olarak bu kez orman yangınları, kuraklık ve sel yıkımları ile karşı karşıya kaldık. Bu yılın başlarında Marmara Denizi’nde yaşanan deniz salyası sorunu gündemdeki yerini bugün de koruyor. Küresel ısınma sonucu ortaya çıkan iklim değişiklerinin etkilerinin bundan sonraki yıllarda daha da güçlü bir şekilde yaşanacağına ilişkin işaretler belirginleşmeye başladı. Karbon salınımlarının denetim altına alınmasına ve azaltılmasına yönelik olarak yapılması gerekenler “Yeşil Dönüşüm” başlığı altında daha sık vurgulanmaya başladı. Bundan böyle herhangi bir ürünün karbon izi bırakmaması için yapılacak çalışmalar tek başına yeterli olmayacak; ürün geliştirme aşamalarının da çevreci olması beklenecek. Karbon izi bırakan ürünler gibi karbon izi üreten geliştirme süreçleri de firmalara cezalar ve Pazar kayıpları anlamında ek maliyetler getirebilecek. Bu nedenle de çevreci çözümler firmaları ticari alanda bir adım öne çıkaracak.

Bu gelişmeler olurken, bir taraftan da teknolojideki ilerlemeler bütün hızıyla sürmekte ve geleceğimizi yönlendirmekte. Önümüzdeki dönemlerde;

  • Nicemsel Hesaplama – Quantum Computing,
  • Sayısal İkizler – Digital Twins,
  • Öbekzincir – Blockchain,
  • Yapay Zekâ Tabanlı Geliştirme – AI Driven Development,
  • Özerk Nesneler – Autonomous Things,
  • Artırılmış Çözümleme – Augmented Analytics,
  • Güçlendirilmiş Uç – Empowered Edge,
  • Sürükleyici Deneyim – Immersive Experience,
  • Akıllı Alanlar – Smart Spaces,

gibi konuların daha çok konuşulduğunu göreceğiz.

Bundan böyle çok duyacağımız konulardan biri olan yapay zekâ alanına ilişkin olarak, 24 Ağustos 2021’de, Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi yayımlandı. Yapay zekâ konusunda yapılacak çalışmalar, on-yirmi yıl içinde ülkemizin uluslararası alandaki konumunu belirlemede etkili olacak.

Yapay zekâ pek çok alanda hız ve verimliliği artıracak, iş ortamında önemli bir rekabet unsuru olarak öne çıkacak. Yapay zekâ yardımıyla kendi kendini yöneten (özerk) sistemler gelecekte, insan gücüyle yapılan pek çok işin daha kolay ve daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlayacak. Ülkemiz bu yarışta geri kalmamalıdır.

Hızla gelişen ve yaşamın her alanında kullanım alanı bulan bu teknolojilerin iyiye olduğu gibi kötüye kullanılma olasılığının bulunduğunu da göz ardı etmememizde yarar var.

Verilerin yapay zekâ için toplanması ve işlenmesi kişisel gizlilikle ilgili düzenlemelerin yeniden ele alınmasını gerektirebilecektir:

  • Özerk araçlar, alışkanlıklarımıza ilişkin verileri toplayabilecek,
  • Toplanan veriler sosyal mühendislik amacıyla kullanılabilecek,
  • Veriler üzerinden Davranış Analizi-Yönlendirme-Pazarlama gibi süreçler hızlanmış olacak,
  • Ses ve görüntü işleme sahtekârlığı artabilecektir.

Yapay zekâ teknolojileriyle ilgili yanıt bekleyen sorular var:

  • Yapay zekâ amacına uygun kullanılacak mı?
  • Gizlilik korunabilecek mi?
  • Yapay zekâ insan önyargısına benzer biçimde davranabilir mi?
  • Kol gücünden bilişsel güce geçişin sonuçları istihdama nasıl yansıyacak?
  • Karar verme yetisini makinelere devretmenin sonuçları ne olur? İnsana nasıl yansır?
  • İnsan ve yapay zekâyı nasıl ayırt edeceğiz?
  • Yapay zekâ denetimden çıkabilir mi?
  • Yapay zekânın güvenilirliği nasıl sağlanacak?

Ayrıca, yapay zekânın hata yapması ya da amacı dışına çıkması durumunda;

  • yapay zekâ mı,
  • yapay zekâyı geliştiren mi,
  • yapay zekâyı kullanan mı

sorumlu olacaktır?

Etik değerler, iyi ve kötüyü birbirinden ayırabilmemize yardımcı olur. Yapay zekâ için de etik kuralların belirlenmesi, bunların standartlar ve yasal düzenlemelerle desteklenmesi gerekmektedir. Bu konu yapay zekânın özellikle geliştirilme aşamasında ele alınması gereken bir konudur.

Bugün, yapay zekâ alanında, “Etik Değerler-> Standartlar-> Düzenlemeler” sürecini yönlendiren ülkeler aynı zamanda yapay zekâ teknolojilerinin de önde gelen geliştiricileri durumundadırlar. Ülkemizin, standartlara ve düzenlemelere ilişkin süreçlerin de bir paydaşı durumunda olması büyük önem taşımaktadır.          Bu süreçte, ilgili kamu ve özel sektör kuruluşlarının, üniversitelerin, meslek odalarının ve STK’ların ortak çalışma yapmasında yarar vardır.

Öten yandan, yeni teknolojiler yeni kavramları, yeni kavramlar da yeni terimleri gündeme getiriyor. Bu terimlerin dilimizde, yabancı dilden olduğu gibi alınıp kullanılmasıyla bireyler arasındaki iletişim bundan olumsuz etkilenmektedir.

Yeni teknik terimlerle birlikte toplumda, yarı Türkçe yarı İngilizce bir dil kullanımı hızla yaygınlaşmakta, sözkonusu etkiler dilde yabancılaşmayı hızlandırmaktadır. TBD Bilişimde Özenli Türkçe Topluluğumuzun Başkanı Emeritüs Prof. Dr. Tuncer Ören’in dile getirdiği gibi umarız dildeki yabancılaşmanın sonucu gün gelir de bu yılın başlarında Marmara Denizi’nde yaşadığımız çevre yıkımına benzemez.

O nedenle, yabancı terimlerin Türkçedeki karşılıklarının bulunması ve Türkçe terimlerin kullanılmasına özen gösterilmesi gerekmektedir. TBD Bilişimde Özenli Türkçe Çalışma Topluluğu, sözkonusu gereksinimlere uygun olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Bilişim alanı için yaptığımız çalışmalara ek olarak hukuk, tıp ve diğer mühendislik alanlarında da Türkçeleştirme çalışmaları yapılmalı ya da sürdürülmelidir. TBD Özenli Türkçe Topluluğumuz bu konuda gerekebilecek katkıları, ilgili uğraş alanlarındaki çalışanlar için de kuşkusuz verecektir.

Esenlik dileklerimle.

Ahmet PEKEL

Yayın Kurulu Başkanı

Önceki Yayınlar ve Yorumlar: Endekslerle Türkiye Ekonomisi
Sonraki Başyazı (Ekim Sayısı)

Benzer Yazılar