Uzaktan Eğitim mi?-Prof. Dr. Selçuk ÖZDEMİR

1980’lerin ortalarında Anadolu Üniversitesi Uzaktan Eğitim programları ile ülkemizin gündemine giren uzaktan eğitim neredeyse o yıllarda oluşan algısını aynen koruyarak bugünlere geldi. Stüdyolara giren öğretmen ve akademisyenlerin anlattıklarını öğrencilerin daha önceden kendilerine ulaşan kitapları takip ederek TV’den bant kayıt olarak dinlemesi 30 yıl öncesinin teknolojilerinin izin verdiği en uygun uzaktan eğitim veya eğitimde teknoloji yöntemiydi. Öğrenmenin en temel bileşeni olan bilgiyle, öğrenci uzaktan eğitimde en fazla bu seviyede etkileşime girebilirdi. Üniversite okuma imkânı bulamamış genç yaşlı yüzbinlerce insan bu şekilde işlerine devam ederken diploma sahibi oldular. O yıllarda, yüz yüze veya uzaktan, eğitimden beklenti, doğruluğu ve miktarı önceden belirlenmiş sabit bilginin pasif olarak öğrenci tarafından alınmasıydı sadece. Uzaktan eğitimde yapılabileceğin en iyisinin yapıldığını söylemek mümkün o zamanın koşulları göz önünde bulundurulduğunda.

Aradan geçen 30-35 yılda bilişim teknolojileri, TV yayınlarındaki tek yönlü veri akışını önce iki yönlü, sonradan da çok yönlü hale getirdi. Bugün, ücretli-ücretsiz, kurulumu ve kullanımı çok basit farklı video-konferans yazılımlarını bilgisayar veya mobil cihazlarına yükleyen herkes kolaylıkla karşılıklı olarak bilgisini diğer insanlarla hem de onlarla karşılıklı etkileşim içinde paylaşabilir. İşte, uzaktan eğitim bu kadar basit bir şey! mi acaba? Uzak mesafelerde bulunan öğretmenin ve onun öğrencilerinin kişisel bilgisayarlarındaki kameranın karşısına geçip bir video-konferans yazılımı aracılığı ile konuşmasını veya doküman paylaşmasını isimlendirmek gerekirse bunun adı sadece “uzaktan konuşma” veya “uzaktan doküman paylaşımı” olur ama “uzaktan eğitim” olmaz.

İdeal bir uzaktan eğitimin tarifini şu anda dünyada verecek kimse yok, fakat insanlar için tarih boyunca hayatta kalmanın en önemli araçlarından birisi olan öğrenme ve nesiller arası bilgi aktarımı, “öğrenmenin kök hücresi” olarak adlandırdığım şu dört temel üzerine oturmuştur:

  • sabır,
  • sorgulama,
  • merak,
  • deneme-yanılma-ders çıkartma.

İnsanlar tarih boyunca yeni nesillerinin, dönemin üretim araçlarını ustalıkla nasıl kullanılacağını ve o güne kadar biriken bilimsel (felsefi) bilgiyi sabır göstererek, gördüğü ve duyduğu her şeyi sorgulayıp görünmeyen tarafını merak ederek ve bu araçları ve bilgiyi yeni koşullarda denemekten korkmayıp yaptıkları hatalardan ders çıkartarak öğrenmesini hedeflemiştir. Ta ki elektriğin lokomotif rolü üstlendiği Sanayi 2.0’a, yani son 150 yıla kadar. Sanayi 2.0’ın getirdiği yoğun makineleşmenin yarattığı paradigmalar Taylorizm ve Fordizm’in ortaya koyduğu “insanların %99’unun ‘düşünmeden’ sadece önüne konulan işi yapabilmesi” anlayışına uygun şekillenen okullar ve eğitim, kapitalist ve sosyalist ülkeler tarafından büyük bir coşkuyla kabul görmüştür. Bunun sonucunda, son 10 yıla kadar yüz yüze veya uzaktan, başkaları (eğitimciler) tarafından miktarı ve niteliği belirlenen bilgiyi sadece ortalama seviyede tekrarlayabilen herkes (öğrenciler) iş dünyasında bir şekilde yerini bulmuştur.

Ülkemizde daha 5 ay öncesine kadar yüz yüze eğitim ile ilgili en ağır eleştirileri yapan kesimlerin, yüz yüze eğitimin bütün sorunları ile aktarıldığı ve kopyalandığı bugünkü uzaktan eğitim olduğu iddia edilen modeli eleştirip son 150 yılın klasik yüz yüze eğitimini kutsamak yerine acilen yeni eğitim yaklaşımları arama çabasına girmesinde fayda bulunmaktadır. Üst seviye çoklu etkileşim, yapay zekâ, çoklu ortam (video, animasyon, resim, ses, metin vb.) içerikler, büyük veri yığınları içinde anlamlı bilgiye çok hızlı erişim, herhangi bir dildeki bilgiyi çok hızlı ve gittikçe artan kalitede istenilen dile tercüme etme vb. birçok teknoloji, bir kitaptaki statik bilgiyi bütün yıl sınıfta öğretmeyi amaçlayan bir öğretmenin çocuklara bilgi-beceri kazandırma kapasitesini yüz yüze veya uzaktan fark etmeksizin çok artıracağı uluslararası bilimsel araştırmalarla ortaya konmaktadır.

Sorun uzaktan eğitim veya yüz yüze eğitim değil. Sorun, otonom teknolojilerin son 10 yıldır hızla dönüştürdüğü emek dünyasında yerini alacak olan çocuklarımızın ihtiyaç duyacakları bilgi-beceri setlerini tarihin her döneminde olduğu gibi sabırla, sorgulamayla, merakla ve deneme-yanılma-ders çıkartmayla kazanmasını sağlayacak yeni yaklaşımları eğitim sistemimize daha fazla geç kalmadan entegre edip edemeyeceğimizdir. Yüz yüze sosyalleşerek öğrenmenin avantajlarını, bilişim teknolojilerinin sunduğu her zaman her yerde öğrenme imkânlarıyla harmanlayarak ortaya konulacak “eğitimde inovasyon” çalışmaları önümüzdeki 50 yılın dünyadaki en heyecan verici Ar-Ge alanı olmaya adaydır.

Prof. Dr. Selçuk ÖZDEMİR

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi

Bilişim Garajı Kurucusu

Önceki TBD, Avrupa Bilişim Dernekleri Konseyi (CEPIS )’ndeki çalışmalara aktif katılım sağlıyor-Serap Bilgiç AKTEPE
Sonraki İnternet Sözcüğünün Yazım Biçimi-Eymen GÖRGÜLÜ

Benzer Yazılar

Konuk Yazarlar

Penetrasyon Testlerinin (Pentestlerin) Hukuki Durumu ve Zararlı Yazılımlar

Av. Gürkan Özocak, LL.M. Köksal-Özdamar-Özocak Avukatlık Ortaklığı [email protected] 06.11.2017   PENETRASYON TESTLERİNİN (PENTESTLERİN) HUKUKİ DURUMU VE ZARARLI YAZILIMLAR (TCK m. 245/A) Türk Ceza Kanunu’nda bilişim suçları, 243 ilâ 246. maddeler