Üçüncü Sektör Olarak Sivil Toplum ve Gönüllü Olmak

 

 

Sivil Toplum Kuruluşu (STK) çalışmalarının gönüllülük esasına göre yapıldığını bilmeyenimiz yoktur. Aralarında bu yıl kuruluşunun 50. yılını kutladığımız, 2015-2017 yıllarında bir dönem başkanlığını da yaptığım Türkiye Bilişim Derneği’nin de olduğu, sekiz STK’ya kurucu ya da yönetimlerinde yer alarak üyeyim. Avrupa’da bu sayı en az beş. Yani bir kişi en az beş sivil toplum örgütüne üye: mezun derneği, meslek derneği, sanat derneği, spor derneği ve bir sorunun çözümü için yerelde kurulmuş olan mahalle derneği gibi.

Kamu ve özel sektör dışında üçüncü bir sektörü oluşturan kuruluşları tanımlamak için standartlaşmış kavramlar bulunmamaktadır. Bu sektörü tanımlayabilmek için sivil toplum, sivil toplum kuruluşları (STK), gönüllü kuruluşlar, devlet/hükümet dışı örgütler (NGO), yardım kuruluşları, vergi istisnası örgütler gibi birçok farklı terim kullanılmaktadır.

Bu kavramsal farklılık ve kavramsal tercih ülkelere göre değişebilmekte ve her bir kavramın içerisinde de sivil toplum kuruluşlarının kapsamı farklılaşabilmektedir. Türkiye’de üçüncü sektörde yer alan kuruluşları anlatmak için kullanılan en yaygın kavram “sivil toplum kuruluşu” ifadesidir. Türk Dil Kurumuna göre “toplumdaki çeşitli sorunları bağımsız olarak ele alıp kamuoyunu bilgilendirme ve aydınlatma görevi yapan, öneriler sunan her türlü birlik, sivil toplum örgütü” olarak tanımlamaktadır.

Ülkemizde STK’ların önemli bir kısmını vakıflar ve dernekler oluşturmaktadır. STK’ların kapsamı geniş bir biçimde değerlendirildiğinde içerisinde vakıflar ve derneklerin yanı sıra birlikler, kooperatifler, sendikalar, meslek odaları ve partiler gibi farklı amaçlar için oluşturulan örgütler bulunmaktadır.[1]

21.yüz yılda toplumların gelişmesinde sivil toplum kuruluşlarının rolü ve önemi giderek artmaktadır. Kamu ve özel sektörden sonra üçüncü sektör olarak adlandırılan STK’ların nasıl daha iyi ve verimli çalışabileceği sorusunu her zaman kendime sordum. Gönüllülükte sınır ne olmalı?

Şubat 2020’de Hacettepe Üniversitesi Mezunlar Derneği (HÜMED) Başkanı olarak HÜÇEV için yanıtladığım sorularla sivil toplumun önemli ve yaygın bileşeni derneklere ilişkin olarak değerlendirmeler yaptım:[2]

 SORU-1: Dernek kavramı sıklıkla önyargılarla ve olumsuz çağrışımlarla insanların zihninde yer ediyor. (Dernekler tehlikelidir, siyasidir, para oyunlarının döndüğü yerlerdir, çıkar kuruluşlarıdır, boş işlerdir, zor işlerdir vb.) Hâlbuki dernekler sivil toplumun en önemli unsurlarından biridir ve hem toplumun hem de bireylerin yararı için faaliyet gösterir.

Derneklere dair var olan önyargıların temelinde hangi sebepler yatıyor? Sizce bu tür ön yargılardan haklılık payı olanlar var mıdır, varsa sebebi nedir? Derneklere katılımın ve aktif dernek üyelerinin sayısının ülkemizde düşük olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

YANIT-1: Dernekler ya da vakıflar, kısaca Sivil Toplum Kuruluşları (STK) amaçları doğrultusunda çalışma yapan, kar amacı gütmeyen kuruluşlardır. Ülkemizde Haziran 2021 itibariyle 122096 dernek faaliyettedir. Bugüne kadar açılıp kapananların sayısı ise 194042 olmuştur. Yani toplam 316 binin üzerinde dernek girişimi olmuştur. Bunların yalnızca 360 adedi kamu yararına çalışan dernek statüsünde olup bazı özel haklara sahiptir. Derneklere ilişkin ayrıntılı bilgilerin yer aldığı www.siviltoplum.gov.tr sayfasındaki 2020 Şubat ayı verilerine göre nüfusumuzun yalnızca %9’u dernek üyesidir. Derneklerin %37’si mesleki dayanışma, %22’si sporla ilgili, %15’i dini hizmetlerle ilgili, %5’i eğitimle ilgili, %4.9’u kültür ve sanatla ilgili, %4,6’sı insani yardımla ilgili çalışmalarda bulunuyor. Dernek üyesi vatandaşlarımızın sayısı 7 milyon 300 bin civarındadır – bu verilere ilişkin güncel bilgilere ulaşılamaması da ayrıca değerlendirilmeldir. Dernek başına ortalama 60 üye düşmektedir. Birden fazla derneğe üye olanların sayısı yurt dışında ortalama 7 – 8 kişi iken bizde bu sayı çok düşüktür. Bunun en önemli nedenlerinden biri geçmişte derneklerin kötü bir imaj ortaya koymasından kaynaklanmaktadır.

Önyargılar, zamanla tanıtım ortamlarının çeşitlenmesi ile, sosyal medya ve internetin kullanımının artması ile azaldı. Dernek üyelikleri artmaya başladı. Bu derneklerin de verimliliklerinin ve topluma olan hizmetlerinin de arttığı anlamına gelmemektedir. Dernek, sivil topluma hizmet etme fikrinin az olmasının temelinde hep aynı soru ile karşılaşıyoruz: “Dernek bana ne verecek?” Üyesi, yöneticisi ya da kurucusu olduğum 8 sivil toplum kuruluşunda da bunları duydum (www.ilkertabak.com.tr) . Bunun önüne geçmek için sosyal sorumluluk bilincinin küçük yaşlardan itibaren, ailede, okulda, iş yaşamında sürecek şekilde verilmesi gerekir. Bizim toplumumuz bu tür yardımlaşmalar konusunda geleneksel bir birikim ve yaklaşıma sahiptir. İmece usulünü yerelde uygulamakta olan bir toplum yapımız var. Bazı kötü örnek gösteren ve bunun da ortaya çıkıp paylaşıldığı STK’lar toplumun gönüllü destek verme arzu ve isteğini törpülemiştir.

SORU-2: Dernekler ne işe yarar? Faydalı bir amaç için bir araya gelmiş insanların dernekleşmesi onlara ne gibi avantajlar/dezavantajlar sunabilir?

YANIT-2: STK’lar her şeyden önce sosyal  ortamlardır. Bir sorunu çözmek için insanların bir araya gelmesi, tek ses olması, örgütlü biçimde dertlerini, çözümlerini ilgililerle paylaşmaları amaçlanmakta. İnsanların birlikte gönüllü katkı sunmaları her şeyden önce manevi olarak tatmin duymalarını sağlamaktadır. Bazı kültürel ve sanatsal varlıkları korumak amaçlı dernekler de geleceğe taşınacak izler için çabalayan insanlara mutluluk vermektedir. Sesinizin daha gür biçimde duyulmasını sağlar. Ailenizden ayırdığınız zamanlar ise bir dezavantaj olarak görülebilir.

SORU-3: Dernek kuruluş sürecinden bahsedebilir misiniz? Dernek kurmak için neler gereklidir, en zorlanılan şeyler nelerdir, kuruluş sonrasında ne tür sıkıntılar yaşanabilir vb.

YANIT-3: Dernek kuruluşuna ilişkin güncel kural ve mevzuat www.siviltoplum.gov.tr sayfasında yer almaktadır. Öncelikle ortak amaç için bir araya gelen, görüş birliğinde olan, zamanını, kaynaklarını bu amaç doğrultusunda harcamayı göze almış, gönüllülerin olması gerekir. Gerisi mevzuata göre hızla çözülebilecek şeylerdir. Derneklerin mali yapısı (çoğunun) zayıftır. Üye ödentileri ile giderlerini karşılamayı beklerler. Üyeler ise, aidatlarını (zayıflayan aidiyetleri nedeniyle) ödemezler. Bu derneklerin gücünü zayıflatır. Yaşamak için sponsorlara başvururlar ve onlara bağımlı olmaya başlarlar. Halbuki, dernekler bağımsız olarak seslerini yükseltmek, yanlışı yermek, doğruyu övmek için üyelerinin desteğine gereksinim duymaktadırlar. Sıkıntıların başında finansal bağımsızlık ve güçsüzlük gelmektedir; bu bazı dernekler için geçerli değildir.

SORU-4: Bir derneğin büyümesi ve gelişmesi neye bağlıdır? Hangi şartlarda dernek verimsizleşir, hangi şartlarda dernek faydalıdır?

YANIT-4: Dernek finansal açıdan bağımsızsa, yönetimleri de bu bağımsızlığı sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmuşsa dernek büyür. Etkisinin büyük olması derneği de büyütür. Dernek amacını yitirirse zayıflar. Mali gücü azalır. Derneğe sahip çıkacak yönetici adayları bulunmaz; vizyon ve enerji sahibi bir yönetim bu durumdan çıkmak üzere kollarını sıvayana kadar… Dernekler toplumda tanınabildiği ölçüde yararlarını artırır. Ulaşılabilir olması gereklidir. Bu günümüzde internet ve sosyal medya ile kolaylıkla yapılabiliyor. Amacı doğrultusunda en küçük bir çalışmayı dahi yapsa dernek yararlıdır. Kapanmadan ayakta kalan tüm dernekleri başarılı görürüm. Borcu yoksa, gelir gider dengesi artı yöndeyse başarılır. Spor kulüpleri de dernektir. Sportif başarıları onları başarılı kılmaktadır. Mali yönleri ise değerlendirilmedir.

SORU-5: Dernekler arasında işbirliği veya çatışma var mıdır? Varsa bunları yaratan sebepler nelerdir, çoğaltılması/önlenmesi için neler yapılması gerekir?

YANIT-5: İçinde bulunduğum derneklerin birbirlerini desteklemesi için çabalayan, bunun için kurumsal girişimlerde bulunan biriyim. Zaman zaman çatışma yaşayan dernekler olmuştur. Bunlar aynı amaç için farklı yolları benimsemiş dernekler olabiliyor. Bazıları da siyaseten bu tür çatışmalar içinde kalabiliyor. İşbirliği, iş bölümü her zaman yarar getirmiştir. Doğru ve uygun bir dernek olduğu sürece tabii ki. Ortak amaç belirlemek işbirliğini güçlendirir. Toplumun gönenç içinde yaşaması için atılacak her adım ortak amaçtır.

SORU-6: Dernek bütçesi nasıl oluşturulur, ne gibi kaynaklar kullanılır, nasıl denetimlere tabidir?

YANIT-6: Derneklerin temel gelir kaynakları üye ödentileridir. Ancak bunların toplanması yıllar geçtikçe zorlaşmaktadır. Bütçenin en önemli kısmı giderlerdir. Açık açık mali veriler paylaşılmalıdır. Bu saydamlık gelişmeyi ve üyenin güvenini artırır. Denetimler yasal olan, zorunlu denetimlerin dışında, üyelerce de yapılmalıdır. Üyeler ve dernek kurulları bu denetimleri yapmaktan kaçınmamalıdır. Halen başkanlığını yürüttüğüm Hacettepe Üniversitesi Mezunlar Derneği (HÜMED – www.humed.org.tr ) AÇIK AÇIK (www.acikacik.org ) adlı bir platforma da üyedir. Bu platform aracılığı ile tüm verilerimizi kamuoyu ile paylaşmaktayız. Platformda yer alabilme koşulları aslında tün STK’lar için güvenilirlik koşulları olarak değerlendirilebilir.

SORU-7: Derneklerin sabit bir ikameti veya sabit çalışanları olmak zorunda mıdır? Dernekte gönüllülük/sorumluluk ilişkisi nasıldır?

YANIT-7: Derneklerin bir adresi olmak zorunda. Çalışanları gönüllülerden oluşabilir. Gönüllü olmak demek, sorumluluklarınızı dilediğiniz zaman yerine getirmek olarak anlaşılmamalı. Genellikle bu durumla karşılaşıyoruz. Seçimle gelenler bile zaman zaman bu yanılgıya düşüyorlar. Katkı veremeyecek durumda olanların, geride durup en azından katkı vermek için gönüllü olanların önünü açması da önemlidir.

Gönüllü olmak ile sorumluluk alma arasındaki ince ilişkiyi “100 Soruda Sivil Toplum[3] kitabının  “Sivil Toplumda Gönüllülük” başlığındaki 2. Bölümünde Kenan Mortan’ın “Gönüllülük Sivil Toplumda ne anlama geliyor?” sorusuna verdiği yanıtta Türkan Saylan[4] şöyle anlatmış:

“(…) Gönüllülük de, birlikte güzel vakit geçirmekten boş zamanını değerlendirmekten topluma hizmet şekline dönüştü. Bu çok önemli, bunu herkes fark etmiyor. Gönüllüler birkaç çeşit olabiliyor. Gönüllülüğü, boş vaktini değerlendirmek olarak düşünüyor. “Ben gideyim bana iltifat etsinler, ben de bir şeyler yapayım, karşılığını da alayım” diyenler var. Bu çok zor! Artık herkes dolu ki , bu olmuyor. Gönüllülüğü bir ihtirasa hırsa dönüştüren insanlar var. Bir de “Ben önce mutfaktan başlayayım, anlayayım bu arada kendimi de tanıyayım, ondan sonra bir şeyler yapayım” diyenler de oluyor. Benim gözümde asıl gönüllülük budur. Bu çok zor… Burada, gönüllülerle ilk muhatap olacak kişinin bilgili olması lazım. Gönüllülerin bomboş “Ben ne yapsam” diye değil, “Ben inceledim, siz şunları yapıyorsunuz, benim de şu yeteneklerim var, belki şurada size yardımcı olurum” diye bize yol göstermeleri lazım. Çok önemli bir şey daha ekleyeyim: nerede olursa olsun bir insanın gelip de bir şeyler yapabilmesi, yapmaya çalışması, kendini keşfetmesine yol açıyor. (…) İçinde yeteneği var, becerisi var, ama birsinin ona önünü açması lazım. Onu sıradan bir insan olarak algılarsanız bunlar olmaz. Ayrıca insanlar mutfakta çalışmasını öncelikle kabul edecekler…”

Sorular üzerine Türkan Saylan’ın değerlendirmeleri özetle şöyle devam ediyor:

“Hepimiz işbölümü yapmalıyız ki hamuru karalım. Ben her zaman için mutfakta çalışmaktan çok hoşlanırım. Kandilli Kız Lisesi Derneğimizin bir etkinliğinde, vestiyere piyango koymuşuz, ben de arkada piyango numaralarını alıp piyangosunu veriyorum insanlara. Her gelen şaşırıyor. Ne var bunda, hem keyif alıyorum hem de güzel bir işe yarıyorum. Örnek olmak çok önemli. Sivil toplum örgütü bir eğitim yeri…

“(…) Sen bir derneğe giriyorsun, üye olmak istiyorsun, çünkü sempati besliyorsun. Bir şeyler yapalım diye düşünüyorsun. Senin önce Dernekler Yasa ve Yönetmeliği’ni okuman lazım. Çünkü, Dernekler Yasası’nda yazılı olmayan birçok şey, özellikle yasaklar, dernekler tüzüğüne sokulabiliyor. Biz, bunların hepsinin oluşumunda yer aldığımız ve birlikte çalıştığımız için deneyimliyiz. Biz de bizim dernek tüzüğümüzü okuyun, içinize sinsin, anlamadım derseniz, sorun. Bu bilgilerle donanmış olarak, bir de projelerimize, internet sitemize bakın, ne yapıyoruz, ne ediyoruz? Ondan sonra bize gelin. Hele hele yönetimlere girecek insanlar, başkandı, saymandı, bunların hepsini defalarca okumaları lazım. Bazen soruyorum kaç kişi okudu, eller kalmıyor. O ona soruyor, o buna soruyor. Makbuzu nasıl keseriz diye on kez soruyorlar. Oysa dernekleşme çok ciddi bir iş.

İnanılmaz bir şey ama Türkiye’de insanlar düzenli aidat ödemez! Yasa diyor ki, iki sene aidat ödemeyeni üyelikten çıkaracaksın… Bu bizim büyük ikilemimiz. 30 lira aidatı veremiyor, istendiği zaman “Ayy unuttum, beni üyelikten çıkarmışlar,” derken, siz, öbür tarafa hesap vereceksiniz. Bu defa insanlar küstürülüyorlar. Kıymetli insanları kaybetmiş oluyorsunuz. Ama yasalar böyle diyor. Çok kolay, “Benim hesabımdan şu kadar çekin,” diye talimat verseler, yeter, olmayacak bir şey değil ama insanlar bunu düşünmüyor. Gerçekten derneklerin yaşaması için değil, çünkü o parayla dernek hiç yaşamaz. (…) Bu para, bir derneğin altyapısını oluşturmaz, sadece o insanların buraya niye üye olduklarını gösterir. Bu benim çözemediğim bir şey ve yatıp kalkıp bunu düşünüyorum. Çünkü bu konu, neredeyse bir onur meselesi haline geldi. Kişi geliyor, heyecanla üye oluyor. O gün aidatını ödüyor, bir daha uğramıyor. Ya da toplantılarınıza gelebiliyor, yönetimlere giriyor. Kongrede bir bakıyorsunuz, ödememiş parasını. (…) ne gelir elde ettiniz, nereye harcayacaksınız gibi soruların yanıtlarıyla, hesabınızı getirip veriyorsunuz. Bu da insanların çok zoruna gidiyor.”

SORU-8: Derneklerin devamlılığını sağlayan unsurlar nelerdir? Yönetim değişikliklerinde veya iş bölümünde ne tür durumlarda tıkanmalar/sorunlar yaşanabilir?

YANIT-8: Dernekler de kurumsallık kapsamında sürekliliklerini sağlayacak alt yapılara sahip olmalıdır. Arşivleri sağlam ve eksiksiz olmalıdır. Derneklerin değer yaratan bir ürünü (bu bir fikir, eşya, kitap, etkinlik, sosyal aktivite, eğitim, konser vb.) olmalıdır. Tüm kurum, şirket ve kuruluşlar gibi dernekler de ulusal bir servet olarak değerlendirilmelidir. Uzun süre varlıklarını sürdürmeleri beklenir. Yönetimler bu anlamda hizmet etmek üzere, delegeler, üyeler tarafından seçimle belirlenen geçici görevler olarak görülmelidir. Birikimlerin kişilere bağlı olmaması için kurumsallaşmaya önem verilmelidir. Asıl olan dernek üyeliğidir. Yönetim görevleri geçici olarak üyelerce verilmiş sorumluluklardır. Üyeler de bunu bilmelidir. Esas sahipler üyelerdir.

SORU-9: Sizin dernek kurmak isteyen öğrencilere tavsiyeleriniz neler olurdu, sizce nasıl bir yol izlemelidirler, nelere dikkat etmeliler?

YANIT-9: Öğrencilerin bir avantajı olarak üniversitelerin öğrenci topluluklarını görebiliriz. Birlikte çalışabilme, birbirlerini tanıma açısından önemli ortamlardır. Geçici heveslerle değil, kalıcı amaçlar için dernek kurmakta yarar var. Öncelikle mevcut derneklerde, örneğin HÜ Mezunlar Derneği’nde, öğrencilere de açık olan çalışma gruplarımızda yer alarak çalışmaları içselleştirmelerinde yarar vardır. Çalışma grupları, komiteler, komisyonlar, topluluklar eliyle elde edilecek deneyimler daha sonra dernek kurmada yararlı olacaktır. Şunu da belirtmeliyim ki, HÜ Mezunlar Derneği Hacettepelilerin derneğidir. Burası yalnızca mezunlarımızın değil; ister öğrenci, ister öğretim üyesi, görevlisi, isterse de Hacettepe çalışanı olsun hepimizin derneğidir. Kapımız herkese sonuna kadar açıktır. Sorunun değil, çözümün bir parçası olan herkesi destek vermeye, katkısını sunmaya bekleriz.

SORU-10: Sizin bir derneğe üye olmak isteyen öğrencilere tavsiyeleriniz neler olurdu, nelere dikkat etmeliler?

YANIT-10: Dernek tüzüğünü, koşullarını, amaçlarını iyice anlamaları ve kendilerini bu amaç doğrultusunda gönüllü hizmet verecek durumda görmeleri önemlidir. Öğrencilerimizin topluluklardan başlayarak çalışmaları çevrelerini de genişletecek, iş yaşamlarında onlara artı değer katacaktır. Derneğin organizasyon yapısını anlamak için üye olmadan önce toplantılarına, etkinliklerine de katılmalarında yarar var.

SORU-11: Başkanı olduğunuz Hacettepe Üniversitesi Mezunlar Derneği (HÜMED) hakkında eklemek istediğiniz bir konu var mı?

YANIT-11: HÜMED olarak HÜ mezunları arasındaki dayanışmayı artırmak amacıyla çalışmalar yapıyoruz. HÜ öğrencilerine burs ve benzeri desteklerle katkı sunuyoruz. 54. yılına giren üniversitemizin bugüne kadar verdiği 200 bine yakın mezunun derneğimize üye olmasını bekliyoruz. Bugün 5500 kadar üyemiz var. Üyelerimize de bazı olanaklar sağlamaktayız. Bunları web sayfamızda (www.humed.org.tr) bulabilirsiniz. Derneğimizin kuruluşunun 22. yılındayız. Konferanslarımıza, HÜ Ormanı Ağaç Dikme etkinliğimize, mezuniyet törenlerimize, Adım Adım (www.adimadim.org) ekibiyle birlikte koştuğumuz maratonlara katılarak destek olmaya bekleriz.

Şubat 2020’de yanıtladığım soruların bugün de güncelliğini sürdürerek gündemde olması, üyesi olduğum sivil toplum kuruluşlarında yaşananların benzerlikler göstermesi bu satırları kalıcı olarak kamuoyu ile paylaşma gereğini doğurmuştur. Uğradığı haksızlıklara dayanamayarak 18 Mayıs 2009’da yaşamını yitiren, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin eski genel başkanı, sivil toplum hareketinin simgelerinden Prof. Dr. Türkan Saylan’ı da saygıyla anıyorum…

Özcan Bozkaya

21 Nisan 2021 günü yitirdiğimiz Özcan Bozkaya’yı saygı ve rahmetle anıyorum. Kendisi TBD’nin her etkinliğine katılır, güzel yüzüyle her zaman desteğini esirgemeden yanımızda olurdu.

 Argun Atasagun

Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği mezunu, değerli meslektaşımız, arkadaşımız Argun Atasagun’u 26 Mayıs 2021 günü Covid-19 nedeniyle kaybettik.

Zamansız kaybettiğimiz değerli arkadaşlarımıza rahmet, sevenlerine baş sağlığı, sabır ve uzun ömürler dilerim.

İ. İlker Tabak

TBK Bilişim AŞ, YK Bşk.

[email protected]

 

[1] On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023), Kalkınma Sürecinde Sivil Toplum Kuruluşları, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara 2018

[2] Bu sorular 15 Şubat 2020’de Hacettepe Üniversitesi Çeviri Topluluğu (HÜÇEV) tarafından sorulmuş ve topluluk içinde paylaşılmıştır.

[3] Söyleşi Kenan Mortan – Türkan Saylan, “100 Soruda Sivil Toplum”, Cumhuriyet Kitapları, Özel Baskı, Haziran 2009

[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Türkan_Saylan

Önceki Yapay Zekâ Uygulamalarında Özenli Türkçe
Sonraki Bilişim STK’larını tanıyalım

Benzer Yazılar