Kodlama Derneği Başkanı Saadet Şen Öner: “Kodlama bilmek, Kâinatın dilini bilmek demek”

 “Dünyanı kodla!”

Kodlama bilmek, Kâinatın dilini bilmek demek

“Çocuğun doğru bilgi ile buluşmasını engelleyen her şey bizim için dezavantaj”

Kodlama diğer bir adıyla programlama, bilgisayara ya da elektronik devre ve mekanik sistemlerden oluşan düzeneklere bir işlemi yaptırmak için yazılan komutlar dizisinin bir bütünü olarak tanımlanıyor.

Gelişen teknolojiyle beraber yazılım çok önemli bir hale geldi ve şuan hayatımızın her alanında kullanılıyor. Bu derece aktif kullanılan ve önemi yüksek olan bir alanda kodlama eğitimi temel ihtiyaç oldu. Günümüzde kodlama eğitimi Avrupa ve Amerika’da okul öncesi eğitimden yüksek eğitime kadar her alanda veriliyor. Son birkaç senedir Türkiye’de de kodlama eğitimleri başladı. Kodlama eğitimi küçük yaşlardaki çocuklarımız için çok önemli. Çünkü kodlama eğitimi ile çocuklar problem çözme, sentez yapabilme, takım çalışmasına katılma, eleştirel düşünebilme gibi becerileri kazanabilir.

Ülkemizdeki dezavantajlı bölgelerde teknolojik imkanı kısıtlı olan çocuklara ulaşmak ve kodlama eğitimini yaygınlaştırmak amacıyla kurulan Kodlama Derneği ile tanıştık. Derneğin gönüllülük esasına dayanan çalışma yapısını, kodlama eğitiminin önemini Kodlama Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Saadet Şen Öner’e sorduk.

Saadet Şen Öner kodlama eğitimini sadece bilgisayarda kod yazmak, program yazmak ya da oyun tasarlamak gibi düşünmemek gerektiğini,  kodlamanın çocukların iletişim becerilerine de katkı sağlayarak sadece zihinsel değil sosyal-duygusal gelişimlerini desteklediğini söyledi.

Öner; “Gönüllüğün de bulaşıcı olduğunu düşünüyoruz. Çocuklar kendileri için gönüllü bir şeyler yapanları görünce kendileri için motive edici bir güç kazanıyorlar” dedi.

Arzu Kılıç

-Kodlama Derneği ne zaman kuruldu? Kuruluş hikâyesini kısaca anlatır mısınız?

Kodlama Derneği 2017 yılında dezavantajlı bölgelerde teknolojik imkanı kısıtlı olan çocuklara ulaşmak, onları kodlamayla tanıştırmak amacıyla kuruldu.

Kuruluş hikâyemiz, Ankara’nın dezavantajlı semtinde yaşadığımız bir olayla gerçekleşti aslında. Orada tanıştığımız ilkokula giden bir çocuğun teknoloji ve yazılım ile neler yapılabileceğini anlattığımız bir sohbet esnasında zihninde oluşan “Ben de yapabilirim” düşüncesi, gözlerindeki isteksizliğin heyecana dönüştüğü o an; bizi daha çok çocuğa ulaşmaya, daha çok çocuğa “Ben de yapabilirim”  dedirtecek özgüveni oluşturmaya dair isteği ve motivasyonu sağladı. Bu amaç ve niyet doğrultusunda Kodlama Derneği’ni kurarak gönüllü olarak bu çalışmalarımıza devam etmekteyiz.

  -Derneğin kadrosundan ve Dernekte verilen eğitimlerden bahseder misiniz?

Derneğimiz çeşitli meslek dallarından oluşturduğumuz disiplinlerarası genç ve    dinamik bir kadrodan oluşmakta. Bunlar arasında; mühendislerimiz, eğitimcilerimiz, çocuk gelişimcilerimiz, iktisatçılarımız ve avukatlarımız var.

Eğitim içeriklerimizi mühendis ve eğitimci arkadaşlarımızın ortaklaşa çalışmaları ile oluşturmakta. Bu içeriklerimizi günden güne yurt dışında ve içindeki güncel çalışmalarla desteklemekte ve güncellemekteyiz.

Eğitimlerimiz genel olarak ikiye ayrılmakta. İlki; kodlama ile ilk defa tanışacak çocuklarımız için hazırladığımız daha çok görsel programlama dilleri ile oyunlaştırılan algoritma ve kodlama eğitimlerimiz. Bu eğitimlerimizi dernek dışında, dezavantajlı bölgelerdeki okullara giderek oralarda gönüllü eğitmenlerimiz ile veriyoruz. İkinci olarak; kodlama ile tanışmış bu konuda kendini ilerletmek isteyenler için hazırlanan ileri kodlama kurslarımız. Örneğin; mobil uygulama geliştirme, python ile kodlama, robotik programlama, C, C++, Java gibi gerçek hayatta uygulayabilecekleri eğitimleri yaşlarına ve seviyelerine göre vermekteyiz. Bunların dışında eğitimlerimizde en önem verdiğimiz nokta; teknolojik etik. Bu konu bizim için ilk defa yazılım ile tanışacak çocuklarımız için hayati önem taşımakta. O nedenle eğitimlerimizi mutlaka teknoloji etiği ile birlikte veriyoruz. Ayrıca, çocukların ileride fikirlerini ürüne dönüştürdükleri noktada avukatlarımız ve uzmanlar aracılığı ile marka, patent ve fikri mülkiyet haklarını korumalarına destek olacak mekanizmalar kuruyoruz.

Önümüzdeki 50 yıl içinde birçok işin ve işçinin yerini robotlar alacak

-Kodlama eğitimi neden önemli?

Gelişen teknolojiyle beraber yazılım çok önemli bir hale geldi ve hayatımızın her alanında kullanılıyor. Bu derece aktif kullanılan ve önemi yüksek olan bir alanda kodlama eğitimi de temel ihtiyaç oldu. Endüstrileşmiş ülkeler bunun öneminin yıllar önce farkına varıp kodlama eğitimini eğitim sistemlerine her seviyede ilave ettiler. Okul öncesi eğitimden yüksek eğitime kadar her alanda kodlama eğitimi alan bireyler yetişmeye başladı. Durum böyleyken neden çocuklarımıza kodlama eğitimi vermeyelim? Erken eğitim ile çocuklar Yeni Sanayi Devrimi “Endüstri 4.0”a hazır ve hakim olacak; yeni iş dallarında donanımlı bireyler olacaklar. Bunun haricinde, kodlama yeni bir okur-yazarlık türü olduğu için çocukların aritmetik ve okuryazarlık gelişimlerine destek olmakta.

Algoritmik düşünceyi erken yaşta öğrenen bireyler geleceği tasarlamakta akranlarına göre daha hazır durumdalar. Kodlama aynı zamanda hayatın her alanında problem çözme yeteneği de sağlamakta. Böylece günlük hayattaki problemlerde (bu her alanda olabilir) ön görebilme, strese girmeden, olaylar arasında bağlantılar kurarak çözüme kavuşturma yeteneklerini güçlendirmekteler.

Kodlama eğitimini sadece bilgisayarda kod yazmak, program yazmak ya da oyun tasarlamak gibi düşünmemek gerekir. Kodlama, çocukların iletişim becerilerine de katkı sağlayarak sadece zihinsel değil sosyal-duygusal gelişimlerini desteklemekte. Takım çalışması, planlama, problem çözme, karar verme, yaratıcı düşünce, stratejik planlama gibi konularda yeteneklerini geliştirecek; böylece hem hayata hem de profesyonel hayatlarında yarının mesleklerini yapmaya hazır bulunacaklar.

Kodlama hayatınızı kolaylaştırıyor, hayatınıza değer katıyor

Avrupa’da kodlama eğitimine uzun bir süre önce başlandı. Örneğin İngiltere, 5-16 yaş grubuna yazılım eğitimini 2014’de resmen başlattı. İngiltere hükümeti, aynı zamanda 2014 yılını  “Kodlama Yılı” (Year of Code) ilan etti. Finlandiya, Estonya gibi ülkeler de kodlama eğitimine geçen ülkeler arasında. Avrupa Birliği’nin ve Türkiye’nin Kodlamaya bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa birliği ülkelerinin kodlama eğitimine Türkiye’den önce başlaması her ne kadar bizim için bir geç kalınmışlığı ortaya koysa da telafi edilemeyecek kadar bir açığın olmaması umutsuzluktan ziyade biz de yapabiliriz duygumuzu perçinlemeye yardımcı oluyor. Üniversite yaşlarında öğrenen herkes keşke daha önce ilkokul zamanı öğrenseydim bu bilgiyi demekte. Derneğin kurulma amacı tam olarak da bu.

Kodlama bilmek, Kâinatın dilini bilmek demek. Hayatı kolaylaştırınca eğlenmeye başlıyorsunuz, hayatınıza değer katıyor. Düşünürken planlarken daha kaliteli yaşıyorsunuz. Toplumda bilinç oluşması ve çok iyi planlanması, arada ki farkı kapatmamızı sağlayacaktır. Gittiğimiz her yerde çok meraklı, yetenekli, ilgili birçok genç ile karşılaşıyoruz. Bu da bizi çok umutlandırıyor.

 -Türkiye’de okullarda bilişim teknolojileri ve yazılım dersi kapsamında verilen kodlama eğitimi, Milli Eğitim Bakanlığının yanı sıra özel kurumlar tarafından da veriliyor. Ülkemizdeki kodlama eğitimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özellikle son zamanlardaki gelişmeler, yapılan çalışmalar ve gelişmeler hepimizi çok heyecanlandırıyor. Özellikle Bakanlıklar, STK ve özel sektör Türkiyenin her yerinde,    kurumlar, çocuklar ve öğretmenler çok ilgili, konuya önem verilir durumda.

Hatta öyle velilerimiz var ki çok araştıran, çocuğunu motive eden, destekleyen. Bu gelecek için çok değerli bir çaba.

Bir şeyi bilmek ile öğretebilmek arasında fark olduğunu tecrübe ettik

-Kodlama dersinin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için nasıl bir yol izlenmeli?

Eğitim içeriğini “artırılmış kılmak” gibi bir kalite hedefimiz var. Sunum, inovasyon, kendini ifade edebilme, pazarlama, elektronik ortamda kendini koruma, teknolojiyi bilinçli kullanmak, bilgiye ulaşım, dünyadaki eğitimler ve yaşıtlarının neler yaptığı konusunda taze bilginin aktarımını çok önemsiyoruz.

Bir şeyi bilmek ile öğretebilmek arasında fark olduğunu tecrübe ettiğimiz için derneğin bir kalite anlayışı var. Nedir bu? Bilen her öğretmen dernek içinde “ Eğitimcinin Eğitimi” dersine giriyor. Çünkü bilgiyi her yaş grubuna ayrı bir şekilde vermemiz gerekiyor.

İnsanlar çok eğlenirlerse bilgiyi alıyor ve içselleştiriyor. Örneğin bir yetişkinin dikkat süresi ile çocukların dikkat süreleri arasında ciddi fark var. Dikkatini yakalayıp, bilgiyi oraya bırakıp, kaydetmesini sağlayıp birde onu çok heveslendirebilirsek, motive edebilirsek öğrenim gerçekleşiyor. Bunun için de her argümanı kullanmaya çalışıyoruz; ses, müzik, görüntü, ışık, koku, tat.

Bir bilgiyi alırken ilk izlenim zor sıkıcı olursa ilerde de öyle anılır. Bunu değiştirmek için daha fazla zaman, enerji ve para harcamamız gerekir. Genellikle eğlence yoksa öğrence yoktur, çocuklara “Bu eğlenceli” dedirtebilirsek sonuçlar çok iyi oluyor.

 Bilişim teknolojileri öğretmenlerimizi ülkemiz adına çok büyük bir kaynak olarak görüyoruz

 -Kodlama eğitimi için bilişim teknolojileri alanında yetişmiş insan gücüne çok ihtiyacımız var. Ülkemizde kodlama eğitimi verecek yeterince yetişmiş insan gücümüz var mı?

 Bu işin eğitimini almış, çok severek yapan yetenekli eğitmenlerimiz var. Bu noktada bilişim teknolojileri öğretmenlerimizi ülkemiz adına çok büyük bir kaynak olarak görüyoruz. Onların bu eğitimlerle kendilerini geliştirerek çocuklara ulaşması bizlerden çok daha kolay. Onların desteğiyle daha da güçleniyoruz.

Dernek olarak ulaşmak istediğimiz kesim dezavantajlı bölgelerde. Bu aileler nereye, nasıl ulaşacaklarını bilmiyorlar ve çaresizlik hissediyorlar. Sadece çocuğa eğitim değil o aileleri de doğru yönlendirmek, bilinç vermek bizim için önemli. Kaldı ki ailenin ekonomik durumu çok iyi bile olsa, teknolojiye ilgisi yoksa çocuğunu yönlendirmiyor bu da bir dezavantaj. Çocuğun doğru bilgi ile buluşmasını engelleyen her şey bizim için dezavantaj. Bunu da eşitleyelim diyoruz.

Sloganımız: “Dünyanı kodla!”

 -Yaşadığımız teknoloji çağında çocukların teknoloji ile ilişkisini nasıl yorumluyorsunuz?

Hayati gördüğümüz nokta, çocukların beyin hızı, öğrenme hızları değişik. X,Y,Z ve nihayet Alfa Kuşağı. Davranış özellikleri var bu nesillerin. Daha adil, beyinleri çok hızlı çalışıyor, bu beyinlere bir eğitim hazırladığımız için devamlı geliştiriyoruz kendimizi.  Bu hızlı beyinli çocuklar bazen, eğitim sistemi içinde dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite ile etiketlenebiliyorlar. Bu etiketten sonra ailenin tutumu davranışı kemikleştirebiliyor.  Davranış değişikliği için gerekli farkındalığı hem çocuk hem aileye verebiliyoruz.

Bizim gözümüzde herkes yeterlidir. Bu nedenle buradaki çalışmaları sonucunda çocuklar;  kendine daha çok güvenen, daha kontrollü, daha özgüvenli ve özdeğerli davranışlar sergiliyor. Daha mutlu oluyorlar, mutlu olan birey daha iyi işlere imza atacaklar, tecrübelerimiz bunu bize gösterdi. Derdimiz sadece kodlama değil tüm yaşamlarında kalitenin peşindeyiz. Sloganımız: “Dünyanı kodla!”

Önümüzdeki 10 yıl içinde 65 meslek yok olacak

-Silikon Vadisi’ndeki binlerce şirketin kurucularının hayatına baktığımızda birçoğunun bilişimle üretim yapmaya çocuk yaşlarda başladıklarını görürüz. Teknoloji ve çocuk konusunda tereddütte olan ebeveynlere önerileriniz var mı?

İnsanlar teknoloji geliştirmenin, teknolojiden daha kıymetli olduğunu gördükleri için eğitim müfredatlarına entegre ettiler bu bilgiyi. Bugün birçok ülkede, çok önemli bölgeler teknoloji merkezlerine, yeni silikon vadilerine dönüştürüldüğü için buradan sökülen fabrikalar, başka ülkelere götürüldü. Sadece makineler çalıştığı için ışığa ihtiyaç duymayan gece-gündüz çalışan bu fabrikalardan bir örnek verelim Organize Sanayi Bölgesi Ankara’da 400 kişilik bir fabrikada 366 kişi işten çıkarıldı, 4 kişi makine dilinden anladığı için işine devam ediyor.

Önümüzdeki 10 yıl içinde,  gelecek bilimci arkadaşlarımızın da uyarısı ile artık biliyoruz 65 meslek yok olacak, yepyeni meslekler ortaya çıkacak. O halde yeni meslekler için çocukların alet çantasını geliştirmeli, onları dünyadaki akranları ile aynı dili konuşur noktaya getirmemiz gerekiyor. Bu noktada ailelerimizi bilinçlendirmek ve geleceğe dair farkındalık kazandırmak ülkemiz adına ciddi önem taşıyor.

Gönüllüğün de bulaşıcı olduğunu düşünüyoruz

-Değişiyoruz, gelişiyoruz ancak etik değerlerimizden uzaklaşıyoruz. Etik ve teknolojinin birlikteliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunu o kadar önemsiyoruz ki eğitim içeriğimiz içindeki etik değerler için özel çalışmalar yapıyoruz. Elektrik örneği gibi adama yemek de pişirebilirsin, adamı da pişirebilirsin! Bu teknolojik bilginin etikle buluşması için sadece eğitim içi ve eğitim aralarındaki zamanı da davranış kontrolleri için kullanıyoruz, geri bildirimler veriyoruz. Takım çalışması ve etik değerleri önemseyenler eğitim ekibine seçiliyor, yardımcı eğitmen olarak eğitime katılıyor ve sahne deneyimlerini artırıyorlar.

Dünyadaki ortak kanı; bir şeyi çok iyi bilmenin artık yetmediği yönünde. 2025 yılında seçilecek en önemli davranış özellikleri arasında problem çözme becerisi, uyum kurma, anlaşma, ortak noktaya gelebilme, takım olma, olumlu eleştirme becerileri var. Tüm bunları öğrencilerimize deneyimletiyoruz müfredat içinde.

Gönüllüğün de bulaşıcı olduğunu düşünüyoruz. Çocuklar kendileri için gönüllü bir şeyler yapanları görünce kendileri için motive edici bir güç kazanıyorlar, etiğin ilk kısmı uygulama için ilk adım oluyor, böylece içselleştiriyorlar. Rakamların ve makinaların duygusu yok, burada gönüllülük, duygular ve empati önem kazanıyor.

-Son zamanlarda ailelerin sosyal medyada çocuklarını reklam malzemesi olarak kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Günümüzde bazı anne- babalar, sosyal medya ortamında kendi yapamadığını, başaramadığını çocuğunda göstermek gibi bir ihtiyaç hissediyor. Dijital dünya çok farklı bir boyut ve çok daha koruyucu yaklaşmak gerekiyor. Bu konuda aileler bu bilinç ve şuur dışında tam aksi yönde hareket edebiliyorlar. Bu çok dikkat edilmesi gereken bir konu. Çocuk bir birey, korunması ihtimam gösterilmesi gereken bireyler. Çocukları reklam malzemesi, ticari kazanç gibi gören veliler de var. Sosyal medya buna çok açık bir mecra. Çocuk bunun farkında olursa, anne-babayı bile eğitebiliyor.Bu nedenle aileler ile organizasyonlar yapıyoruz. Önümüzdeki yıllarda siber güvenlik ve internetten korunma yöntemleri daha da önem kazanacak.

 

 

Önceki 5.Uluslararası Bilişim Hukuku Kurultayı Bildiri Duyurusu
Sonraki 5. Uluslararası Bilişim Hukuku Kurultayı Başlıyor!

Benzer Yazılar