Söyleşi:Dünya Gazetesi Köşe Yazarı, ReDis Innovation Kurucusu ve Yöneticisi Selin Arslanhan ile Yeşil Mutabakat (Anlaşma) Üzerine
Arzu Kılıç
TBD Yayın Kurulu Üyesi
“Avrupa Yeşil Mutabakatı, tek başına bir iklim değişikliği ile mücadele dokümanı değildir”
Küresel salgın gündemdeki yerini korumaya devam ederken iklim değişikliğinin de kapıda olduğunu biliyoruz. Salgın sonrasında gündemimizde iklim krizi olacak. Avrupa Birliği (AB) bu kriz ile baş edebilmemiz için Yeşil Mutabakat (Green New Deal) stratejisini önerdi. AB, 2050’ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanmasını hedefliyor. Yeşil sözleşme ile temiz enerji, sürdürülebilir sanayi, inşaat, tarladan sofraya, kirliliğin ortadan kaldırılması, sürdürülebilir hareketlilik ve biyoçeşitlilik planlanıyor.
Peki nedir bu Yeşil Mutabakat? Ekonomimiz için ne anlama geliyor?, Bu konuda neler yapabiliriz? Teknoloji ve inovasyon ekosistemi konusunda uzman, Dünya Gazetesi Köşe Yazarı, ReDis Innovation kurucusu ve yöneticisi Selin Arslanhan ile Yeşil Mutabakat’ı konuştuk.
A.K: Yeşil Mutabakat nedir, Türkiye ekonomisi için ne anlama geliyor?
S.A: Avrupa Yeşil Mutabakatı, tek başına bir iklim değişikliği ile mücadele dokümanı değildir. Bir büyüme stratejidir. Teknoloji ve sanayi politikasına yön veren Avrupa’nın yeni yol haritasıdır. Avrupa Komisyonu, ‘Bilim, teknoloji, araştırma ve inovasyon yatırımlarıyla birlikte Yeşil Mutabakat Avrupa’nın yeni büyüme stratejisidir’ diyor. Yani bilim ve teknolojiden, yatırımlara, sektörel desteklere ve ticaret ilişkilerine kadar birçok etkiden bahsediyoruz.
Sürdürülebilirlik artık romantik bir söylem değil
Dünya değişti. Teknolojik dönüşüm bunun en önemli ayağını oluşturdu, oluşturmaya devam ediyor. Sürdürülebilir kalkınma ve ekonomik büyümeyi teknolojik dönüşüm yeniden şekillendiriyor. Sürdürülebilirlik ve bununla birlikte Yeşil dönüşüm küresel gündemin ana meselelerinden biri. Yeni teknolojilerle geleneksel sektörlerin dönüşümü hem karbon emisyonu, atık, su gibi sürdürülebilirlik sorunlarına çözüm getirebiliyor, hem de verimlilik artışlarını sağlayarak büyümeyi beraberinde sağlıyor. Yani sürdürülebilirlik artık romantik bir söylem değil. Bu nedenle inovasyon ekosistemi de bu ana mesele etrafında yeniden şekilleniyor.
Yeşile dönmek demek, dünyada sürdürülebilirliğe ilişkin küresel risklerin diğer her şeyin önüne geçmiş olması demek
Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl açıkladığı küresel riskler tablolarını hatırlıyor musunuz? Gerçekleşme olasılığına ve beklenen etkinin büyüklüğüne göre küresel riskleri sıralayan iki temel tablo. Özellikle son 5 yılda beklenen küresel risklerin özelliği gereği giderek yeşile dönen tablolardan… Yeşile dönmek demek, dünyada sürdürülebilirliğe ilişkin küresel risklerin diğer her şeyin önüne geçmiş olması demek. Küresel ısınma, iklim değişikliği, su krizi, biyoçeşitlilik, gıda krizi hepsi giderek büyüyen beklenen etkilerle ve artan gerçekleşme olasılıkları ile sürdürülebilirliğin temel bileşenleri olarak önümüzde. Bu küresel salgın gibi beklenmedik şekilde gelmiyor, yıllardır izliyoruz nasıl büyüdüğünü ve artık kapıda. Paris Anlaşması gündemi, Birleşmiş Milletler’in su ve gıda krizi uyarıları, Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat gündemi hepsi bu nedenle var.
Yeşil teknolojiler, Türkiye ekonomisinin dönüşümü için fırsat sunuyor
2020 beklemediğimiz şekilde geçti fakat 2021 ve önümüzdeki yıllar beklenen sürdürülebilirlik sorunlarıyla geçecek. Acil müdahale gerektiren alanlardan bahsediyoruz. Bu sadece tek başına negatif bir gündem getirmiyor. Buradan Türkiye için, evet hala, pozitif bir gündem oluşma şansı var. Yeşil teknolojiler, Türkiye ekonomisinin dönüşümü için fırsat sunuyor. AB, Türkiye’nin en büyük ticaret partneri ve yeni düzenlemeler sonrası bunu koruyabilmenin yolu yeni teknolojilerle geleneksel sektörleri dönüştürmekten geçiyor.
A.K: Peki teknoloji ve sanayi politikası tarafında Yeşil Mutabakat’ın altı nasıl dolduruluyor?
S.A: İki temel konu var: Biri Avrupa’nın Sanayi 5.0 gündemi. Diğeri de yeni inovasyon stratejisi. Bu üçlü birbirini tamamlıyor ve detaylandırıyor. Yavaş yavaş bunların altında somutlaşan araçları da uygulamada görüyoruz. Örneğin 14 Temmuz 2021’de Avrupa Komisyonu Yeşil Mutabakat yol haritasını somutlaştırdı.
A.K: Sanayi 5.0 ve Yeşil Mutabakat ilişkisini nasıl ele almalıyız?
S.A: 2021’in ilk günlerinde Avrupa Birliği Sanayi 5.0’ı duyurdu. Sanayi 5.0 farklı biçimlerde son zamanlarda gündeme getirilmeye başlamıştı. 2019 ve 2020’de hazırlıklara ilişkin bilgilendirmeler paylaşılıyordu fakat strateji dökümanlarıyla duyurusunu 7 Ocak’ta yaptılar.
Nedir Sanayi 5.0? İnsan merkezli ve sürdürülebilir sanayiye geçiş için yeşil ve dijital teknolojilerle dönüşüm diye özetleyebiliriz.
Yeni dönem sanayi politikasının çerçevesini çizen birkaç anahtar kelime var: “Sürdürülebilirlik”, “insan”, “yeşil teknolojiler” ve yine “dijitalleşme”. Sanayi 4.0’a tamamlayıcı bir yeni strateji tasarladıklarının altını çiziyorlar. Sanayi 4.0’daki dijital teknolojilerin önemi devam ediyor fakat bununla birlikte bir zorunluluk olarak sürdürülebilirlik çerçevesi ve yeşil teknolojilerle dönüşüm geliyor.
A.K: Sanayi 5.0 ile öne çıkan teknolojiler nelerdir?
S.A: Altı temel alandan bahsetmek mümkün. Veri depolama ve analiz teknolojileri öne çıkan alanlardan biri. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji teknolojileri beklediğimiz gibi listede var. Dijital ikiz (digital twins) ve simülasyon teknolojileri bir diğer alan. İnsan-makine ilişkisinin kişiselleştirilmesine yönelik robotik, AR, VR gibi teknolojilerin yanında bilişsel insan becerilerini tetikleyecek yapay zekâ ve insan beyninin ilişkisini konu alan alt alanlar öne çıkıyor. Bunun dışında yapay zekâ tabii ki ayrı bir başlık olarak da gündemde. Son olarak biyoteknolojiyle dönüşüm ve burada da özellikle akıllı materyaller Sanayi 5.0’da kritik role sahip teknoloji alanları arasında yer alıyor.
Yeşil büyüme, yeşil teknolojilerin gelişmesini ve difüzyonunu gerektiriyor. Hem patent verileriyle ve patent dokümanlarındaki referanslarla, hem de şirket verileriyle yapılan sektörel çalışmalar, yeşil teknolojilerin yeşil olmayan teknolojilere göre daha karmaşık ve multidisipliner (çok alanlı) olduğunu gösteriyor. Yeni teknolojiler, farklı bilimlerden beslenen daha karmaşık Ar-Ge süreçleri ve birbirine yakınsayan teknoloji alanlarının kesişimi ile ortaya çıkıyor. İklim politikası konuşurken düşük karbonlu sektörlerden, yenilebilir enerji teknolojilerinden bahsederdik. Yeşil sanayi politikası ile kapsam genişliyor ve yeşil teknolojiler sürdürülebilirliğin verimlilik artışlarıyla birlikte sanayinin bir parçası olmasına imkan tanıyor. Yeşil sanayi politikası çerçevesinde artık düşük karbonlu sektör ayrımında değil, düşük karbonlu teknolojiler olarak bakmamız gerekiyor. Bu teknolojilerle dönüşen sektörler, düşük karbonlu sektör haline gelebiliyor. İşin yapılış biçimi, işin ve ürünün kendisi değişiyor. Bunun için de, Avrupa’nın da yoğun olarak gündeminde yer alan, sanayi politikası araçlarının yenilenmesi ve akıllı devlet ihtiyacı öne çıkıyor.
A.K: Yeşil Mutabakata dikkat çekmek, bu alanda özel sektör ve kamuoyunda farkındalık yaratmak amacıyla neler yapılmalı?
S.A: Avrupa’daki yeşil sanayi politikası gündeminin önemli bir parçasını; kamu alımlarının sanayi politikası aracı olarak daha fazla kullanılacağı ve burada yeni uygulama modellerinin geliştirileceği oluşturuyor. Bildiğiniz gibi kamu alımlarını sanayi politikası aracı olarak hep gündemimizde tutardık fakat bu kez Avrupa’da da işaret edilen kritik nokta; yeni tip kamu alımları modellerinde kamunun en az şirketler kadar yeşil teknolojilere hakim olması gereği. Hani şu daha önce de konuştuğumuz akıllı devlet ihtiyacı.
Yeşil teknolojilerden anlayan karar alıcılara ihtiyaç var
Yeşil sanayi politikasının uygulamada beklenilen etkiyi yaratarak sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmesi için yeşil teknolojilerden anlayan karar alıcılara ihtiyaç var. Özel sektör-kamu işbirlikleri de bu yeni tür modellerin yine önemli bir bileşenini oluşturacak. Buradan hareketle ortaya konacak destek programları ve yatırım teşviklerini yakında daha fazla göreceğiz. Bunlar da sektörel eğilimler ve hatta ticaret ilişkilerini değiştiriyor olacak.
AB, Türkiye’nin hala en büyük ihracat partneri. Bunun sürmesi için, şirketlerimizin ürünlerinin Avrupa raflarında, ara girdilerinin Avrupa fabrikalarında yer almaya devam etmesi için yeşil dönüşüme yönelik adımları bir an önce tasarlamaya başlamamız gerekiyor.
Benzer Yazılar
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tayfun Acarer ile Söyleşi
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tayfun Acarer : “Gençlere Önerim; Bilişim Sektöründeki Gelişimi, Trendi İyi Gözlemlemeleri ve Çalışma Alanlarını Buna Göre Yönlendirmeleri” 213